20 Şubat 2012 Pazartesi

Spor Psikoloğu Arda Coşkun ile Röportaj

Blogumuzdaki ilk röportajımızı yayınlıyoruz. Spor Psikoloğu Arda Coşkun ile yaptığımız röportajda, önemli olduğunu düşündüğümüz bazı soruların cevaplarını bulabilirsiniz. Muhakkak ki bazı önemli sorular atlanmış olabilir, dilerseniz yorum kısmına yazabilirsiniz.  Keyif almanız dileğiyle...

İlk önce size Arda Coşkun'un özgeçmişini kısaca hatırlatalım.

1983 yılında İstanbulda doğan Arda Coşkun 2006 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümünden mezun oldu. Lisans eğitimini bitirdikten sonra İngilterenin Roehampton Üniversitesinde Spor Psikoloji dalında yüksek lisans yaparak spor psikoloğu unvanına sahip oldu. Ayrıca ikinci uzmanlığı olan Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Spor Yöneticiliği Bölümünde yüksek lisans programını 2010 yılında tamamlamıştır. Genç takıma kadar İstanbul Teknik Üniversitesinde basketbol oynayan Arda Coşkun, bir yıl boyunca İstanbul Spor Kulübü Basketbol Genç Takım antrenörlüğü görevini de yürütmüştür. Ayrıca, İstanbul Tıp Fakültesinde misafir öğrenci olarak “Bilişsel-Davranışçı Terapi Eğitimi” dersine katılmıştır. Arda Coşkun uygulamalı alanda yaptığı çalışmaların yanı sıra, akademik olarak da Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulunda Yrd. Doç. Dr. Cengiz Karagözoğlunun konuğu olarak belirli dönemlerde spor psikolojisi derslerine konuşmacı olarak katılıp tecrübelerini öğrencilerle paylaşmaktadır.




-Maçlardan önce ve sonra sporcu, stres altında kalabiliyor. Bunu aşmak için ne tür çalışmalar yapılıyor?

“Bazı büyük maçlarda, oyuncular baskı altında kalabiliyorlar. Kötü oynaması halinde de acımasızca eleştiriliyorlar. Bu özellikle alt yapılardan gelen genç oyuncular için geçerli.”

Arda Coşkun: "Spor psikolojisi alanında sporcu stresi en önemli konulardan biri gerçekten de. Aslında stres, sanılanın aksine sporcunun işine yarayan bir kavram. Müsabaka içinde “doğru seviyedeki” stres; sporcunun oyuna konsantrasyonunu, oyun içinde tetikte olmasını ve gereken yerde doğru karar verebilmesini sağlar. Burada önemli olan her sporcunun başarılı olabilmesi için gerekli olan stres seviyesini bulabilmek. Örneğin; müsabaka öncesi hiç stresi olmayan bir sporcunun dikkat sorunları yaşaması ve saha dışından isteksiz görülmesi yaygındır ve başarılı olması çok nadirdir. Diğer taraftan tamamı ile stresli olan bir sporcu da performansını artırmak için neler yapması gerektiğini unutur ve kendini kontrol edemez. Sporcuların ihtiyaç duyduğu bu yardımı da bizler yani spor psikologları veriyoruz."

-Türkiye’de, alt yapılarda birçok yetenekli çocuk var. Ancak bu çocuklar, bir üst kademeye çıktıklarında başarılı olamıyorlar. Sporcunun üst yapıya da kendisini hazırlaması için ne yapması gerekir? Sporcunun antrenörünün ne yapması, oyuncusunu nasıl hazırlaması gerekir?     

“Bu ülkemizde ciddi bir sorun gerçekten. Örneğin Abdülkadir Kayalı, FİFA’nın gelecek vaad eden 20 oyuncusu listesinde vardı ancak Fenerbahçe ve İBB takımlarında hiçbir varlık gösteremedi. Şu anda da Orduspor’da genellikle yedek kulübesinde.”                                                          

Arda Coşkun: "Evet, bu önemli bir sorun. Maalesef, Türkiye’de birçok spor dalında yöneticiler ve antrenörler spor psikolojisinin öneminin farkında değiller. Spor psikologları üst seviyedeki takımlarda performans geliştirmeye yönelen bir çalışma yaparlar. Fakat alt yapılarda yine performans geliştirme çalışmaları yapılırken diğer taraftan da genç sporcuların zihinsel gelişimleri ve bu çalışmaların pratik olarak onlara katacağı yararlar üzerinde çalışılır. Nasıl ki bir futbolcunun teknik ve fiziksel özellikleri çocukluk yaşlarında yapılan çalışmalar ile şekilleniyorsa, aynı şekilde sporcunun zihinsel gücü de küçük yaşlarda yapılan çalışmalar ile doğru orantılıdır. Tabi bu bahsettiğim yaşlarda sporcular bu ihtiyacın çok farkında olamıyorlar. Bu yüzden sporcular ile bizi buluşturacak çalışma koşullarını sağlama görevi antrenörlere ve yöneticilere düşüyor. Cevabımın başında da belirttiğim gibi ne yazık ki bu konuda antrenörlerimiz ve yöneticilerimiz bir hayli bilgisiz. Futbol özelinde ya bu konuya sıcak bakmıyorlar ya da bu işin eğitimini almamış hiçbir bilimsel bilgi ve birikimi olmayan “popüler tabir ile çakma spor psikologları” ile çalışmayı uygun buluyorlar."

                                                            
-Motivasyon’un önemi sizce nedir? Bir sporcunun motivasyonunu neler yükseltir?

“Mourinho, her şeyden önce motivasyona vurgu yapar. Takımları da genellikle başarılı. Aynı şekilde, Fatih Terim de öyle. İnsan ilişkileri ve iletişim, bu teknik adamlar için çok önemli bir unsur olsa gerek.”

Arda Coşkun: "Motivasyon da stres gibi belli sınırlar içinde ve sporcudan sporcuya değişkenlik gösteren bir kavram. Kimi sporcular kendi karakterleri gereği motive olmaya daha fazla ihtiyaç duyarlar. Bazı sporcular ise daha az. Aslında bu konu kültürden kültüre de değişen bir kavram bence. Örneğin Türkiye gibi Akdeniz ülkelerindeki futbolcular çoğunlukla kendi içlerinde motivasyon olan sporculardır. Biz bu kavrama içsel motivasyon diyoruz. Tabi ki motivasyon seviyesi, o sporcunun yüksek performans göstermesine izin vermeyen durumlarda sporculara yönelik motivasyonu arttırıcı çalışmalar yapmak çok işe yarıyor. Bu görevi çoğunlukla antrenörler yapmaya çalışırlar. Bu konuda yetenekli ve bilgi sahibi olan teknik direktörler de örneğin Mourinho ve Fatih Terim başarılı olabilirler. Fakat antrenörlerin unuttuğu bir konu bazen takımın performansı üzerinde olumsuz yönde de etki edebilir. Bu konu da; sporcuyu başarıya götüren motivasyon seviyesi sporcudan sporcuya değişir. Bu yüzden takım halinde yapılan çalışmalardan kimi sporcu olumlu etkilenirken kimi sporcu da olumsuz etkilenebilir."

-Türkiye’de spor kulüpleri, işin mental tarafına nasıl bakıyor. Profesyonel yardım almayı tercih ediyorlar mı?

“Avrupa’da, örneğin Bayern Münih, teknik kadroda bir psikolojik danışmanı daima istiyor ve yıllardır da böyle devam ediyor.”

Arda Coşkun: "Türkiye bu konuda maalesef Amerika ve Avrupa’nın bir hayli gerisinde. Spor psikolojisi ülkemiz için hem çok yeni hem de çok bilinmezi olan bir kavram. Bunun en büyük nedenlerinden biri Türkiye’de herhangi bir üniversitede spor psikolojisi yüksek lisans programının olmaması. Bu yüzden bu konuda uzman olan kişileri yetiştiremiyoruz. Resmi olarak spor psikoloğu unvanı almanın ve takımlarla çalışmanın belli koşulları ve gereklilikleri vardır. Ülkemizde bu konuda büyük boşluklar var. Bu yüzden kendine farklı isimler veren (hayat koçu, performans koçu, nlp uzmanı vb.) fakat spor psikoloğu olmayan insanlar spor kulüplerinde çalışma imkânı bulabiliyorlar. Tabi bu kişilerin çalışmalar ne sporculara ne de takımlara fayda sağlamıyor. Bu yüzden de spor kulüpleri sanki doğru kişilerle çalışmışlar ve buna rağmen başarılı olamamışlar gibi düşünüyorlar ve sporda zihinsel çalışmaya güvenleri kalmıyor. Benim gibi bu işin yüksek lisansını yapmış ve gerekli koşulları yerine getirmiş spor psikologlarını ilk görevi; bu yanlış kanıyı yıkmak oluyor. Bu yüzden bir kulüpte çalışmaya başlarken antrenörden veya sporculardan gelen bir önyargı olabiliyor. Bu önyargıyı kırmak da eğitimimizin bir parçası olduğu için kısa sürede bu alışma sürecini atlatıp sporculara faydalı olmaya çalışıyoruz."

-Bildiğiniz gibi Tevez ile Manchester City arasında birtakım problemler yaşandı. Bu tip yıldızların takımlarında problem çıkarmalarını neye bağlıyorsunuz? (Hırs, aşırı özgüven, takım arkadaşlarını küçük görmek)

“Tevez, Manchester United için oynarken, şehri beğenmediğini ve yapacak hiçbir şey olmadığını bahane etmişti. Ancak, bahanesi bu olmasına rağmen, aynı şehrin başka bir takımı olan City’e gitti.”

Arda Coşkun:" Tevez gibi dünya yıldızları senin veya benim gibi değiller. Onları yıldız yapan da gelecekte başarılı veya başarısız kılacak olan da bu karakter yapıları. Tevez örneğinden gidersek; Tevez’in futbol anlayışı nasıldır? Kurallar içinde agresif, yırtıcı, rakiplerini rahatsız eden güçlü ve sert. Futbolcunun bu yapısı onu çocukluğunda çevresinden ayıran ve onu Tevez yapan özellikler. Bu özellikler her zaman işe yaramayabilir tabi. Örneğin; Mancini de sivri bir karakter. İki güçlü karakter karşılaşınca böyle sorunlar yaşanabilir. Ülkemizdeki futbolcuların da bu tip sorunlar yaşadığı dönemler oluyor. Bence bunun ana nedenlerinden biri; özellikle de genç yaşlarda belli bir seviyeye gelen futbolcularımızın kendilerini Messi, Ronaldo veya Tevez yerine koyuyor olmaları. Böyle bir durumda da kulüpte bir spor psikoloğunun varlığının çok yararlı olabileceğine inanıyorum. Sivri karakterler olayı kendi taraflarından görme eğiliminde olabilirler. Bir spor psikoloğu ise sağduyulu ve tarafsız bir biçimde olaya yaklaşıp taraflar için uzlaşmacı olabilir."

-Türkiye liginde psikolojik olarak sahada en güçlü takım hangisi? Bu takım, hangi özelliği ile dikkatinizi çekiyor?

“Fenerbahçe’nin yaşadığı olağanüstü durumun futbolcular üzerindeki etkilerinden de bahseder misiniz? Sizce daha çok pozitif etki mi yapıyor, negatif mi?”

Arda Coşkun: "Türkiye spor toto birinci liginde şuanda hiçbir takım düzenli bir program içerisinde bir spor psikoloğundan yardım almıyor. İlk önce bunu belirtmek isterim. Durum böyle olunca takımın zihinsel yapısı da şansa ve çevresel etkenlere bağlı oluyor. Örneğin; bir galibiyet serisi takımın zihinsel gücünü artırabilir veya tam tersine bir mağlubiyet serisi veya travmatik bir maç (derbi veya Avrupa kupası maçı olabilir) takımın zihinsel gücünün zayıflatabilir. Dediğim gibi şu anda sağlam bir zihinsel bir programı olan takım bilmiyorum. Bu yüzden de takımların zihinsel güçleri haftadan haftaya veya maçın içinde bile kontrolsüz şekilde değişebiliyor. Fenerbahçe’nin yaşadığı özel bir sezon var tabi ki. Bu durum futbolcuların algılarında nasıl şekillenirse veya şekillendirilirse takımın performansı üzerinde olumsuz veya olumlu bir etkisi olur. Fenerbahçe takımının ligdeki performansına bakılırsa bu zihinsel çalışmalarla ne futbolculara ne de teknik direktöre bu anlamda destek verilmediğini görüyorum."

-Sizce sporcular psikolojik alanda uzman desteğine kariyerlerinin hangi döneminde başvurmalılar?

Arda Coşkun: Sporcuların zihinsel olarak güçlü ve sağlam bir temelde oturmaları için ideal olarak alt yapılarda yani küçük yaşlarda uzman bir kişiyle çalışmalara başlamaları gerekiyor. Fakat böyle bir durum söz konusu olmamışsa; herhangi bir sporcu kariyerinin herhangi bir bölümünde spor psikologu ile çalışabilir ve devamlı ve sürekli bir çalışma ile çalışmaya başladığı performans noktasının çok daha üzerine çıkabilir.

-Antrenör olsanız, takımınız bir final maçında 1 – 0 geride iken, soyunma odasında taktiğin dışında ne tür bir konuşma yapardınız?

Teknik ve taktik değişkenleri dışarıda bırakarak soruyorum”

Arda Coşkun: Hiç antrenörlük yapmadığım için bilemiyorum. Bizim yaptığımız çalışma sonucu süreç içinde değiştiren bir çalışma biçimidir. Yani takımla düzenli ve sürekli bir çalışmayı içerir. Bu çalışma sırasında antrenörlere de destek verdiğimiz konular olur. Bu konulardan biri de kritik anlarda sporcularına doğru mesajı verebilmek üzerine oluyor. Antrenöre bu desteği verdikten sonra soyunma odasındaki konuşmayı antrenöre bırakmak her zaman daha sağlıklı oluyor.

-Oyuncular, saha içerisinde olağanüstü mücadelelere girişiyorlar ve neticede çok yoruluyorlar. Nabız 190 iken karar vermek çok zor iş, oyuncular bunu nasıl geliştirebilirler?

Arda Coşkun: Bizim sporcularla yaptığımız bazı temel çalışmalar vardır. Bunlar; konsantrasyon ve motivasyon seviyelerini düzenleme, hedef belirleme, rahatlama, zihinde canlandırma vb. Süreç içinde bu temel konularda çalışmış ve kendini geliştirmiş bir sporcu zaten maça çıkarken zihinsel olarak hazır ve güçlü oluyor ve en zor anlarda bile doğru kararlar vermeye çalışıyor. Bu yüzden her performansını geliştirmek isteyen her sporcunun zihinsel çalışma yapması şart. Zihinsel çalışma yapacağı kişiyi de iyi seçmesinde fayda var. Buradan hem küçük yaştaki sporcular için ailelere hem de diğer sporculara bir uyarıda bulunmak istiyorum. Lütfen çalıştığınız kişilerin eğitimlerini ve yeterliliklerini araştırın.

-İBB takımının büyük bir taraftar kitlesinin olmayışı, onları nasıl etkiliyordur sizce?

Arda Coşkun: Özellikler futbol gibi taraftarın saha içi sonuçları epey etkilediği bir spor dalında. Taraftar sayısı çok az olan kulüpler özellikle kendilerine hedef koymakta zorluk yaşayabilirler. Fakat işin diğer tarafında; biliyorsunuz ülkemizde taraftarlar bazen de takımların performanslarını istemeyerek düşürebiliyorlar. İBB böyle durumlar için ise avantajlı.

-Büyük bonservis bedelleri, oyuncuda strese neden olabilir mi?

Arda Coşkun: Eğer sporcu bonservis bedelini hak ettiğine inanıyor ve yeni kulübünde de yine aldığı parayı hak edecek kadar profesyonel yaşıyor ve çalışıyorsa bence herhangi bir sorun yaşamıyor. Fakat yukarıdaki açıklamadaki bir durum ortada yoksa. Sporcu bu bedelin altında ne yazık ki ezilebiliyor. Bu gibi durumlarda sporcunu profesyonel bir destek almasında ve bir spor psikologu ile çalışmasında büyük faydalar oluyor.

-Adaptasyon süreci, ne şekilde daha kısa hale getirilebilir?

Arda Coşkun: Özellikle yabancı futbolcular veya Anadolu takımlarında İstanbul’a gelen futbolcular bu sorunla sıkça karşılaşıyorlar. Bu sorunu aşmak için; futbolculara fiziksel olduğu kadar zihinsel açıdan da yardım etmek gerekiyor. Takımdaşlık duygusunun güçlü olduğu ortamlarda adaptasyon daha kısa sürer. Bu konuda ayrıca antrenörün tutumu da çok önemlidir. Bunun yanında uzman bir spor psikologu ile sezon başında hedeflerini doğru seçen ve kendine sağlam bir çalışma programı hazırlayan bir sporcunun adaptasyon problemi azami olur.

-Medya, oyuncuların psikolojisini ne şekilde etkiliyor?

Arda Coşkun: Her ülkede futbol ve futbolcular ön plandadır. Bu da bana çok doğal geliyor. Çünkü futbolcular halkın geri kalanına göre çok büyük paralar kazanırlar ve ilgi çekici bir hayat yaşarlar. Bu nedenle de futbolcular kendilerini çoğu zaman baskı altında hissederler. Önemli olan sporcunun medya ile olan iletişimindedir. Medya ile başından beri belli bir profesyonellik çerçevesinde sağlıklı bir ilişki kuran sporcular bu baskıyı en hafif şekilde hissediyorlar. Ülkemizde de sıkça rastladığımı gibi tersi durumlarda ise bu baskı sporcuların üzerinde büyük bir yük oluyor ve sporcuların performanslarını olumsuz yönde etkiliyor.


Emeklerinden dolayı Arda Coşkun'a teşekkür ediyoruz.